Bir Köpeğin Ardından Yürek Burkan Vefa Hikayesi:

Hürriyet Kelebek Gazetesinden Alıntı Gündem

EVCIL HAYVANLARHABERLERSON YAZILAR

Duval

9/1/20253 min read

DOG GRAVE
DOG GRAVE

Bir Köpeğin Ardından Yürek Burkan Vefa Hikayesi:

Hayvanlarla insanlar arasındaki bağ, bazen en güçlü aşk hikayelerinden bile daha derin, daha sarsıcı olabilir. Necla Bayraktar'ın 17 yıl boyunca hayat arkadaşlığı yaptığı köpeği Tutsi ile olan hikayesi de tam olarak böyle bir dostluğun ve vedanın dokunaklı bir portresi. Bu hikaye, karşılıksız sevginin, bağlılığın ve kayıp sonrası yaşanan derin acının yüreklere nasıl işlediğini gözler önüne seriyor. Uzmanlar da evcil hayvan kaybının, bireylerde insan ölümüyle oluşan psikolojik ve fizyolojik yas tepkilerine benzer keder tepkilerine yol açtığını belirtiyor.

Necla Bayraktar, "Tutsi çok tatlı bir köpekti" sözleriyle başlıyor hikayesine. Tam 17 yıl boyunca o sevimli dostuyla hayatı paylaştılar. Tutsi, Necla Hanım'ın sadece bir evcil hayvanı değil, aynı zamanda ailesinin bir parçası, en yakın arkadaşıydı. Bu türden evcil hayvan sahiplenme hikayeleri, insanların hayatına giren can dostlarının ne kadar büyük bir boşluğu doldurduğunu gösteriyor.

Ancak zamanın acımasız gerçekliği, bu güzel dostluğun da sonuna işaret etmeye başlamış. Tutsi'nin giderek durgunlaşması, yaşlılığın getirdiği kaçınılmaz sona yaklaşıldığının habercisiydi. Necla Hanım, bu durumu hissederek son günlerinde Tutsi'nin yanından ayrılmamaya özen gösterdi. Birçok hayvan sahibi, evcil hayvanlarının son anlarında onlara en büyük desteği vermeye çalışır.

Bir gün işten döndüğünde ise Necla Bayraktar'ı tarifsiz bir acı bekliyordu. Tutsi, bu dünyayı terk etmiş, cansız bedeniyle kucağında kalmıştı. Bu an, evcil hayvanını kaybeden herkesin kalbinde derin izler bırakan, şok ve inkarla başlayan zorlu bir yas sürecinin başlangıcıydı. Bayraktar'ın yaşadığı bu kayıp, pek çok kişinin paylaştığı, aileden birini kaybetmekle eşdeğer bir üzüntü.

Acı içinde, Tutsi'ye layık bir veda sunmak isteyen Necla Hanım ve ailesi, onu gömecek bir yer arayışına girdi. Apartman bahçesine gömme istekleri komşular tarafından kabul görmeyince, saatlerce arabayla uygun bir yeşil alan aradılar. Sonunda, yeşillikler içinde, güzel bir ağacın altına Tutsi'yi sonsuz uykusuna yatırdılar. Bu çaba, Necla Hanım'ın Tutsi'ye olan derin sevgisinin ve ona duyduğu son saygının bir göstergesiydi.

Ancak kader, Necla Hanım'a bir kez daha acı bir sürpriz hazırlamıştı. Birkaç yıl sonra, Tutsi'yi gömdükleri yerde bir inşaat başladığını öğrendiler. Bu haber, sanki Tutsi'nin ölüm günündeki acıyı yeniden yaşatmış gibiydi. Necla Bayraktar, "O gün de öldüğü gün kadar ağladım" diyerek hislerini dile getirdi. Bu durum, hayvan sahiplerinin evcil hayvanlarının anılarına verdikleri değeri ve bu anıların nasıl kutsal olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Evcil hayvanların sahipleri için "sadece bir hayvan" değil, ailelerinin bir parçası olduğu vurgulanıyor.

Necla Bayraktar'ın Tutsi ile yaşadığı bu hikaye, hayvanlarla kurduğumuz eşsiz bağın ne kadar kırılgan ve bir o kadar da güçlü olduğunu gösteriyor. Onlar, sessiz dostlarımız, koşulsuz sevgimizin kaynağı ve hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu hikaye, kayıp acısına rağmen, Tutsi'ye duyulan sonsuz sevginin ve vefanın bir anıtı olarak yüreğimizde yaşamaya devam edecek. İnsanların evcil hayvanlarıyla kurduğu bu derin bağın, stres seviyelerini düşürmek, yalnızlık hislerini azaltmak ve duygusal ihtiyaçları karşılamak gibi pek çok faydası olduğu bilimsel olarak da desteklenmektedir.