Bahçeyi Sularken Anıyoruz
Sonsuz Dostluğun Kalpleri Isıtan Hikayesi
HABERLEREVCIL HAYVANLARSON YAZILAR
Duval
9/1/20252 min read


"Bahçeyi Sularken Anıyoruz": Sonsuz Dostluğun Kalpleri Isıtan Hikayesi**
Hayatımızın en özel köşelerinde yer alan can dostlarımız; kimi zaman hüzünlü bir bakışla, kimi zaman neşeli bir oyunla, her daim koşulsuz sevgileriyle kalplerimizi ısıtırlar. Onlarla kurduğumuz bağ, öylesine derindir ki, birlikte geçen her an birer anıya dönüşür, veda vakti geldiğinde ise geride tarifsiz bir boşluk bırakır. Nesrin Yücetürk’ün yüreğimizi dokunan hikayesi, bu derin bağın ve kaybedilen dostlukların nasıl yaşatıldığını, nasıl bir geleneğe dönüştüğünü anlatıyor.
Nesrin Hanım, "Kendimi bildim bileli köpekli, kedili, kuşlu evlerde yaşadım" sözleriyle hayvanlarla iç içe bir hayat sürdüğünü belirtiyor. Bu, yalnızca bir yaşam tarzı değil, aynı zamanda canlılarla kurulan derin bir iletişimin, paylaşılan sayısız anın özeti. Onlarla paylaşılan her oyun, her okşama, her sessiz an, hayatı zenginleştiren paha biçilmez anılara dönüşüyor. Ancak bu paylaşımlar arttıkça, veda etmek de bir o kadar zorlaşıyor. Biricik dostlarımızı kaybetmenin acısı, zaten dayanılması güçken, bir de onları defnedecek uygun bir yer aramak, Nesrin Hanım'ın deyimiyle "gerçekten ıstırap".
Ancak Nesrin Yücetürk ve ailesi, bu hüzünlü süreçte yürekleri ısıtan, özel bir geleneğe sahip olmanın şansını yaşıyorlar. "Biz biraz şanslıyız," diyor Nesrin Hanım, "Ailece can dostlarımızı yazlık evimizin bahçesine, dedemin belirlediği bir bölüme defnediyoruz." Bu cümledeki "şanslıyız" kelimesi, yalnızca fiziksel bir mekan bulmanın ötesinde, sevdikleriyle birlikte, huzur içinde sonsuz uykularına yatırabilmenin verdiği manevi rahatlığı ifade ediyor. Dededen miras kalan bu özel köşe, sadece bir mezarlık değil, aynı zamanda sevgiyle örülmüş anıların canlı kaldığı, kutsal bir mekan haline gelmiş.
Ve hikayenin en dokunaklı kısmı da tam burada başlıyor: "Bahçeyi sularken bize yaşattıkları güzel anıları yâd ediyoruz." Bu basit ama derin cümle, bir kaybı bir anma törenine, bir vedayı bir sonsuzluğa dönüştürüyor. Her damla su, toprağı beslerken, aynı zamanda kalplerdeki anıları da yeşertiyor. O bahçede sulanan her çiçek, her bitki, bir zamanlar hayatlarını paylaştıkları, evlerini ve kalplerini şenlendiren o can dostlarının birer yansıması oluyor sanki. Onlarla geçirilen neşeli koşuşturmalar, sadık bakışlar, mırıl mırıl sesler, bu sessiz ritüel sırasında yeniden canlanıyor.
Nesrin Yücetürk’ün anlattığı bu hikaye, hayvan sevgisinin sadece canlıyken onlarla vakit geçirmekten ibaret olmadığını gösteriyor. Kaybettikten sonra bile onları sevgiyle anmak, hatıralarını yaşatmak, onlara duyulan derin bağın en güzel kanıtı. Yazlık evin bahçesi, sadece bir dinlenme alanı değil, aynı zamanda geçmişin, şimdinin ve geleceğin, sevgiyle örülmüş ipliklerle birbirine bağlandığı, kalpleri ısıtan bir anılar bahçesi. Bu, aslında tüm hayvanseverlerin ruhunda yankılanan, sonsuz bir dostluk ve minnettarlık hikayesi. Onlar fiziksel olarak aramızdan ayrılsa da, kalbimizdeki yerleri ve bıraktıkları izler asla solmaz, tıpkı o bahçede her daim yeşeren anılar gibi.